24 Nisan 2007 Salı

ANLAŞILMAMAK İÇİN KONUŞMAK VE YAZMAK: İsmet Özel



Sosyalistlikle “İslamcılık” arasında yaptığı uzun ince seyahatlerden sonra Milliyetçilikte karar kılan İsmet Özel, her zaman olduğu gibi, son zamanlarda da, “düşünerek konuşmak ve yazmak” yerine, “konuşurken düşünme” örneklerini vermeye devam ediyor.Nedense, onu dinlerken veya yazılarını okurken, hep, “anlaşılmamak için özel bir gayret sarfediyormuş gibi bir duygu”ya kapıldım.Tabii, belki biraz su-i zan olur ama insana başka seçenek bırakmadığı için, bunu, “derinlik görüntüsü vermek için bulanık konuşma ve yazma” tavrı olarak okumak da mümkün…
“Usul yanlış olunca ‘esas’ı tartışmak anlamını yitirir!” fehvasınca, Özel’in düşüncelerini esas açısından tartışmak istemiyorum. Çünkü, kendisini ve düşüncelerini dünyanın merkezi kabul eden ve “düşünce sahasında mutlak doğrunun olamayacağını, mutlak doğrunun ancak inanç sahasında olabileceğini” bilmeyen bir insanla bir şeyi tartışmanız ve bir sonuca ulaşmanız mümkün değil, diye düşünüyorum. O yüzden, öncelikle, İsmet Özel’in, kendisine ve düşüncelerine yüklediği anlamı tartışmamız gerektiğine inanıyorum.
Bilindiği gibi, İsmet Özel, köşe yazarlığını bıraktığı sıralarda da şu mealde açıklamalarda bulunmuştu:
“Ben, bugüne kadar başka kalemle ikame edilebilecek tek satır yazmadım. Ama, görüyorum ki, şu ana kadar kimseye bir şey anlatmaya muvaffak olamadım, kimse beni anlamıyor.”
Tabii, Özel, bu olgudan kesinlikle okuyucuları sorumlu tutuyor, yani, diğer insanların kendisini anlayamadığını da açıkça veya zımnen ima ediyordu.Son zamanlarda söyledikleriyle daha önce şu veya bu vesileyle bu konuda söylediklerini birleştirdiğimizde, İsmet Özel’in kendi düşüncelerini doğru algılayıp kayıtsız-şartsız kabul etmeyenleri, “orta zekalı”, “şuursuz”, hatta ima yoluyla “geri zekalı” olarak tavsif ettiğini söylemek, hiç de haksızlık olmaz.
Kendi adıma, İsmet Özel’in hayal gördüğünü düşünüyorum ve hem geçmişte ve hem de bugün kendisine yüklediği misyon ve düşünceleri/iddiaları için vehmettiği pozisyon/mevki açısından bir hezeyan hali yaşadığını düşünüyorum.İsmet Özel, ne dün ve ne de bugün, kendisini vehmettiği yerde hiçbir zaman değildir ve olamaz…
Burada, İsmet Özel’e sorulacak çok basit bir soru var: Siz, çeyrek asırlık bir zaman diliminde, elinizde tüm Türkçe konuşan coğrafyaya hitap edebilecek imkanlar olduğu, kitaplarınız her tarafa dağıldığı halde, hangi konuda toplumun dün de bugün de tartıştığı ve bundan sonra da tartışmaya devam edeceği sorunların, onların kafalarında netleşmesine bir katkıda bulundunuz?
Yalnız, haksızlık etmeyelim: Bu soru, sadece İsmet Özel’e değil, kendisini “aydın” kabul edip bir misyon yükleyen tüm aydınlara sorulabilecek ve sorulması gereken bir sorudur.
İslam dünyasında, en azından 1 asırdır, “Hakimiyet, Demokrasi, Laiklik,Uluslar arası İlişkiler, İslam Devleti, (son zamanlarda) Tarihselllik…” vb. sorunlar tartışılıyor…Ve üstelik bu, sadece zihni jimnastik olsun diye yapılan bir tartışma değil, bireylerin hayatını doğrudan ilgilendiren, bireylerin, bu konudaki tasavvurları doğrultusunda kendi hatt-ı hareketlerini tayin ettikleri, bazen bu uğurda akıl almaz çılgınlıklara ve vahşete başvurdukları, intihar eylemlerine giriştikleri vs. tartışmalardır.
Sözümona kendini aydın kabul edip İsmet Özel gibi, kendini dünyanın merkezi kabul eden insanlar, bu sorunlardan hangisinin toplumun zihninde netleşmesini sağlayabildiler?
İsmet Özel’in buna cevabı muhtemelen şudur: Toplumun seviyesi benim dediklerimi anlayamayacak kertede ise ben ne yapayım?
…İşte bu, İsmet Özel’in kendi kendisiyle çeliştiği noktadır…Çünkü, “şuursuz, “orta zekalı” vs. diye küçümseyip suçladığı bu insanların, aynı zamanda Allah tarafından seçilmiş bir millet olduğunu söyleyen yine kendisidir.
Kaldı ki, bence, İsmet Özel’in, yukarıda belirttiğim sorunların çözümü ve toplumun zihninde netleşmesi noktasında söyleyeceği, ayakları yere basan, makul ve anlaşılır bir düşüncesi yok…Olsaydı ve bunu ortaya koymuş olsaydı, toplum, diğer yazarları (bu insanların ne kadar kayda değer şeyler söyledikleri ayrı bir konu) nasıl anlayabiliyorsa, onun dediklerini de hakkıyla anlayacaklardı.
Ayrıca, İsmet Özel hakkında söylediklerim sadece onun düşünceleriyle sınırlı da değil; bence, İsmet Özel’in mütefekkirliği neyse şairliği de o kadardır.
Bu kadar kötü ve sevimsiz bir Türkçe’yle ne iyi bir şiir yazılabilir ve ne de kayda değer bir fikir üretilebilir!
Peki, bunca şiir kitabını kim alıyor ve bu payeyi kendisine neden veriyorlar?
Bence, (sırf piyasaya çıkan bir şiir kitabını merak edip nasıl olduğunu öğrenmek amacıyla alanların dışında) eğer İsmet Özel’i, kendisini vehmettiği yerde kabul edip kitaplarını alanlar varsa (hiç sanmıyorum), işte, Özel’in, “şuursuz”, orta zekalı” insanlar olarak tavsif ettiği kitle, bu kitledir.
Tevazu ve edep bazı insanların semtine neden uğramaz, anlamak mümkün değil!
Özel, geçenlerde geç saatlerde katıldığı bir tv programında da bu düşüncelerini aynı pervasızlıkla dillendiriyordu; programa telefonla Araştırmacı-Yazar Cengiz Özakıncı katıldı ve çok edepli ve seviyeli bir üslupla, “Özel’in düşüncelerinin yanlışlığını ispatlayabileceğini düşündüğü bazı olgulardan örnekler verip, Özel’in, kendi düşünceleri üzerinde biraz daha ihtiyatlı hareket etmesi, düşünmesi, en azından bu kadar iddialı olmaması gerektiği” üzerinde durdu. Özel, her zamanki ciddiyetsiz tavrıyla bir müddet bıyık altından güldü, sonra da çok alaycı bir tavırla şu mealde şeyler söyledi: “Ben Türk şiirine bu kadar hizmet etmiş, 61 yaşında İsmet Özel’im, orta zekalı insanların bildiği şeyleri bilirim, bunları laf olsun diye mi söylüyorum?”
Bunun karşısında muhatabı –gayet haklı olarak- çok şaşırdı ama yine nezaketi elden bırakmadan şöyle bir soru yöneltti:
“Ne yani, ben gecenin bu saatinde bu programa şov olsun diye mi katılıp bunları söyledim?”
İsmet Özel, buna karşılık olarak tam da kendi seviyesini(!) ortaya koyarak “Galiba!” diye cevap verdi.
Doğrusu, İsmet Özel, şu anda nasıl ve hangi aidiyet duygusu içindedir, tam bilemiyorum ama, İslami dünya görüşü ve bu dünya görüşünün telkin ettiği tevazu ve edep, böyle bir yaklaşımı ret eder…
Ayrıca, tekrar belirteyim ki Özel, kendi içinde çelişki ve tutarsızlık içindedir.Zira, bir taraftan, Allah’ın Türk milletini diğer milletlerden üstün yarattığını iddia edecek ve üstelik bu iddianın tartışılmasına dahi tahammülünüz olmayacak; diğer taraftan, başka bir bağlamda, Türklerin bir millet bile olmadıklarını, “şuursuz, “orta zekalı” vs. olduğu iddia edip hafife alacaksınız.
Özel’in düşüncelerini “esas” açısından tartışmayacağımı belirtmiştim ama, şuna işaret etmekten kendimi alamayacağım: Keşke Özel, Allah’ın seçilmiş kullarının (!) yaşadığı Türkiye’de neden “kişi başına düşen milli gelir”in (en iyimser rakamlarla) 4.000 dolar olduğunu; gelişmiş ülkelerde ise 30.000 dolara kadar çıktığını da izah edebilseydi?
Sonuç olarak; Mevlana’nın dediği gibi, “İnsanlara ne anlatabiliyorsanız, bildikleriniz o kadardır!”…İsmet Özel, kendisini fildişi kulede görmekten vazgeçmeli ve ayakları yere basmalıdır.Türkiye dışına çıktığınızda İsmet Özel diye bir insanı kimse tanımaz bile… Ansiklopedilerde, şurada burada onun adını İslamcılar arasında zikredenlerin de aklına şaşarım… Yukarıda da belirttiğim gibi, Özel, “Ben, toplumsal sorunlarla ilgili hangi konunun çözümüne katkıda bulunabilecek bir fikir ortaya koydum?” sorusunun cevabını vermelidir…Fazlurrahman gibi, tüm İslam dünyası, hatta tüm dünya tarafından tanınan ve “tarihsellik” gibi, İslami kutsal metinlere uygulanabilir hale getirdiği bir metodoloji ortaya koyan düşünürler varken ve onların tevazu ve mahviyetleri ortada iken, Özel’in kendisini dünyanın merkezi kabul etmesi, sadece bir hezeyan olarak kabul edilebilir…
Onu bir düşünür olarak hiçbir zaman kabul etmediğim gibi, şairliği konusunda da şunu söyleyebilirim kısaca: İsteyen, “Mavi Çadır” dergisi bünyesinde, “Salih Cenap Baydar” tarafından elektronik ortamda hazırlanan “Dijital Müteşair” programını kullanarak bol miktarda İsmet Özel kalitesindeki şiirleri kendisi de rahatlıkla yazabilir… Malum: Program, "Şiir Yaz" düğmesine basıldığında, kelime bankasındaki çok sayıdaki sıfat, isim ve fiil arasından tamamen tesadüfi olarak seçtiği kelimeleri bir araya getirerek "şiir" yazmakta. Çoğu kişi, bu programın hazırlanmasındaki espriyi anlamamış görünüyor ama bence, çok isabetli olmuş…

Hiç yorum yok: