24 Nisan 2007 Salı

Olmayan Bir Dünya Tasavvuru:

"Sır Dizileri" Televizyonlarda "Sır Dizileri" furyası başını aldı gidiyor. Bir televizyon kanalımızın başlattığı canlandırma/kurgu şeklindeki bir diziye -mutat- olduğu üzere- diğer kanallar da iştirak ettiler; bunun nerede duracağı konusunda da kimsenin bir öngörüsü yok... Dahası, kanallar, dizilerle ilgili, etraftan gelen eleştirilere de kulaklarını tıkamış durumdalar... Sadece, "Bu işi biz daha iyi yaptığımız için kalıcı olacağız, diğerleri zamanla yayından kalkacak" gibi naiv savunmalar sözkonusu... Bazen de, "toplumun, hayatı seküler/pozitivist bir çerçevede algılaması"ndan yola çıkarak veya bunu gerekçe göstererek sözkonusu programların en azından bir "zararı olmadığını" dile getirenler de oluyor. Çağımızdaki insanların, 'hayat'ı, genellikle pozitivist/seküler, diğer bir deyişle 'kutsal kavramından yoksun olarak' algıladığı, hayatında buna yer vermediği, 'anlam dünyası'nın böyle şekillendiği ve fiilen de böyle yaşadığı bir gerçek... Dahası,ülkemizdeki bazı sosyal bilimci ve yazar-çizerlerin, toplumun kökleri/değerleri ve gelenekleri ile barışık olmadıkları, bu konular hakkında konuşurken de, gereken titizliği göstermedikleri doğrudur.Bunun sebepleri ve bunu aşmak için neler yapılabileceği ayrı bir tartışma....Ancak, sözkonusu durum, "Sırlar Dünyası" ve benzeri programlarla ortaya konan "temel yanlış'ı ortadan kaldırmıyor. Kısaca belirtmek gerekirse, her şeyden önce, bu tür programlar, 'hayatın bir imtihan olduğunu kabul eden İslami dünya görüşünün temel tezi'ne aykırıdır..Sünnetullah'ın yok sayılması anlamına gelir. Yaygın İslamî söylemle ifade edecek olursak, Ebubekir'le Ebu Cehil arasındaki farkı ortadan kaldırır. Diğer önemli bir nokta da şu: Kur'anın, dünya hayatıyla ilgili en temel öğretilerinden biri de, 'nesnel gerçekler' karşısında bütün insanların eşitliği ilkesidir. Allah'ın tarih içindeki olaylara müdahalesi anlamında yorumlanabilecek, 'Bedir'de, beş bin melek'le savaşa müdahale ederek,savaşı müslümanların lehine çevirmesi' gibi istisnai durumlar var; ama, bu olay, vahiy asrında ve müslümanların ölüm-kalım mücadelesi verdiği çok ayrı ve özel tarihsel koşullar içinde anlaşılmalıdır. Örnekler vermek istemiyorum ama, eğer (bu programlarda vurgulandığı üzere) "iyi niyetli olmak her şey için yeterli" ise, "kötülüklerin cezası bu dünyada da verilecek" ise, "zor durumda kalanlara görünmez bir takım yerlerden yardım gelecek" ise, 'imtihan olma'nın ne anlamı var? Daha doğrusu "öteki dünya"nın (Ahiret'in) ne gereği var? Gerçek şu ki, Allah (Kur'an), insan hayatıyla ilgili bir çok şeyi, (bunlar "bir bilgi sorunu" olduğu için) insanlara bırakmıştır;onları iyiyi-kötüyü ayırabilecek bir kapasitede yaratmış ve kendi çabalarıyla bazı şeyleri başarmalarını istemiştir. Bu arada, sürekli, uymaları gereken ahlaki ilkeleri ortaya koyup, insanın 'imtihan" edildiğini ısrarla vurgulamıştır. "Sırlar Dünyası" vb. programlarda yayınlanan olayların gerçek hayattan alındığı ve çoğu insanın böyle şeyler yaşadığı iddiaları tartışma götürür bence... Ezcümle, reankarnasyon için ekranlarda ballandıra ballandıra anlatılan şeyler ne kadar gerçek ise, bunlardaki gerçek payı da o kadardır bence. Bu tür programların zararları olmadığını söylemek de mümkün değildir...Çünkü, bu programlarda "olmayan bir dünya" tasavvuru sözkonusudur... Programda -belki de- sadece kurgusal bir temenni olarak dile getirilen hususları seyreden ve böyle şartlanan bir insan, benzeri bir sorunla karşılaştığında, hayatın çıplak gerçeği ile yüzleşecek ve o mevhum "sihirli", "sırlı" yardımı (veya eli) yanında göremediğinde belki de inancı zedelenecektir... Ayrıca, bu tür konularda en çok, kişilerin ekonomik konulardaki sıkıntısına görünmeyen bir yerlerden yardım edildiği intibaını verecek örnekler işlenmektedir ki, bu işin vahametini daha da arttırmaktadır.Zira, “tüm canlıların rızkını dünyada var etme” anlamında rızık Allah’tandır; ancak, o rızkın, insanlara birebir, adil bir şekilde dağıtılması ve paylaşımı, beşeri bir organizasyon ve yönetim işidir…Şayet böyle olmasaydı, Afrika’da açlıktan ölen insanların durumunu izah etmek şansımız ortadan kalkar ve (haşa!) Allah’ın onlara rızık vermediği gibi bir yanılgıya düşerdik. Sonuç olarak, bu tür programların hiçbir zararının olmadığını varsayalım (ki aslında pekâla var!);peki, faydası nedir? Kime ne kazandırabilir? Ve, en azından bu tür programlar için ayrılan kaynaklara yazık değil mi? İslami hassasiyeti olan televizyonlar, faydalı mı, zararlı olduğu tartışmaya açık programlar için bu kadar kaynak ayıracaklarına, neden, Üstad Cemil Meriç'in, ifadesiyle, "kültürün, dün de bugün de tek taşıyıcısı olan kitaplar”ın, tanıtımı-eleştirisi-önemiyle ilgili kaliteli ve gerçekten herkese hitap eden, okumanın önemini kavramaya yardımcı olacak programlar yapmazlar?

Hiç yorum yok: